ZAMANIN CEBİNDEN DÜŞENLER
- TKD Istanbul Subesi
- 7 gün önce
- 2 dakikada okunur

İlk bakışta önemsiz gibi görünen bu küçük nesneler, aslında büyük bir hikâyenin sessiz tanıklarıdır. Bir pul yalnızca bir ücretin değil, bilginin yolculuğunun izidir. Bir kartvizit sadece bir isim değil, ardında bir ömür emeğin taşıyıcısıdır. Onlar, kütüphanelerin görünmeyen katmanlarını; rafların ardında çalışan elleri, satırların ötesine uzanan hayalleri fısıldar. Her biri, bir dönemin bilgiye bakışını, mesleğe yüklenen anlamı ve emeğin sessiz izlerini bugüne taşır.
Ve belki de en çok da bunu hatırlamak gerekir: bilgi yalnızca sayfalarda değil, o sayfaları raflara dizen ellerde, o ellerin geride bıraktığı küçük ayrıntılarda da saklıdır. Bir pulun üstündeki mühür izi, bir kartvizitin arkasına düşülmüş küçük bir not… Bunların her biri bize, kütüphanelerin yalnızca mekânlar değil, bir hafıza olduğunu hatırlatır.
Çünkü efemeralar -çoğu zaman gözden kaçan, kimi zaman değersiz görülen- aslında geçmişin nabzını tutar. Onlar, kurumların dönüşümünü, düşünce biçimlerinin evrimini, mesleklerin kimliğini taşır. Bazen bir pulun üzerindeki detaylar bize bir kütüphanenin kuruluş hikâyesini anlatır; bazen bir kartvizitteki adres artık var olmayan bir binanın hatırasını yaşatır. Her biri birer tanıktır; zamana, emeğe, değişime ve sürekliliğe tanıklık eden sessiz birer anlatıcı.

Bugün bilgiye ulaşmanın yolları değişiyor. Dijitalleşmenin ve üretken yapay zekâ araçlarının konuşulduğu bu çağda, bizler ekranlar üzerinden veriyle, algoritmalarla ve otomasyonlarla buluşuyoruz. Ancak bu hızın içinde, geçmişin sessiz izlerini unutma tehlikesiyle de karşı karşıyayız. Oysa geçmişin bu küçük tanıkları -pullar, kartvizitler, notlar, mühürler, fotoğraflar- bize hatırlatıyor ki mesleğimiz yalnızca teknolojiden ibaret değildir. Onu anlamlı kılan, belleğimizde ve kolektif hafızamızda bıraktığımız izlerdir.

Belki de kütüphanecilik tam da budur: bir yandan geleceğin araçlarını ve yöntemlerini cesaretle kucaklarken, bir yandan da geçmişin efemeralarını unutmamak… Kitapların arasında sessizce duran bir pulun ya da bir kartvizitin, bize nereden geldiğimizi hatırlatmasına izin vermek. Çünkü bazen en güçlü hafıza, en küçük ayrıntıların içinde saklıdır. O küçük ayrıntılar, bizi yalnızca geçmişe bağlamaz; kim olduğumuzu, neyi neden yaptığımızı ve bu mesleğin neden değerli olduğunu da hatırlatır.
Bu satırların arasında yer alan pullar, fotoğraflar ve kartvizitler ise, Burak Delibaş Efemera Koleksiyonu’nun sessiz tanıklarıdır; geçmişle bugün arasında kurulan köprünün birer parçası olarak saygıyla burada yer almaktadır. Belki de onların bize söylediği en önemli şey şudur:
“Geleceğe yürürken ardımızda bıraktığımız hiçbir iz küçük değildir.”

Bir kutunun dibinde, sararmış kâğıtların arasında bir kütüphane pulu ya da eski bir kartvizit bulsanız ne hissederdiniz? Bir anda geçmişin derin anılarına mı giderdi zihniniz? Mesleğimizin gelişimine katkı sunmuş kütüphanecilerin adlarını, yüzlerini, emeklerini düşünür müydünüz? Yoksa unutulmaya yüz tutmuş geleneklerimiz, bir zamanlar hayatın vazgeçilmez parçası olan küçük detaylar gelir miydi aklınıza?
Sahi… en son ne zaman bir mektup yazdınız?











