KÜTÜPHANE DİPLOMASİSİ: TÜRKİYE İÇİN KÜLTÜREL DİPLOMASİDE YENİ BİR AÇILIM
- TKD Istanbul Subesi
- 1 Kas
- 2 dakikada okunur

Günümüz uluslararası ilişkilerinde kültürel diplomasinin, ülkelerin yumuşak güç unsurlarını etkin bir şekilde kullanmalarını sağlayan önemli bir iletişim aracı olarak öne çıktığını görüyoruz. Kültürel diplomasi, bir ülkenin kültürel mirasını, değerlerini ve yaşam tarzını diğer ülkelere tanıtmak yoluyla kültürlerarasında karşılıklı anlayışı güçlendiriyor, iletişimi teşvik ediyor ve uzun vadeli ilişkilerin kurulmasına zemin hazırlıyor.
Bu noktada bir kütüphaneci olarak ben de, kütüphane diplomasisini kültürel diplomasinin özgün ve giderek daha da önem kazanan bir bileşeni olarak değerlendiriyorum. Kütüphaneler sadece bilgiye erişim sağlayan yerler değil; aynı zamanda kültürel etkileşimin, öğrenmenin ve karşılıklı anlamanın da gerçekleştiği mekânlar. Geleneksel işlevlerini sürdürürken, uluslararası ilişkiler alanında da kültürler arası iletişimi kolaylaştıran ve sürdürülebilir barış ortamına katkı sunan kurumlar olarak çok önemli roller üstleniyorlar.
Evrensel değerlere dayalı bir bilgi paylaşımı anlayışıyla, uluslararası toplumda karşılıklı güven ve saygı ortamının oluşmasına katkıda bulunan kütüphane diplomasisi uygulamaları, özellikle diasporaların yoğun olduğu bölgelerde büyük anlam taşıyor. Bu anlamda benzer örneklere baktığımızda yurt dışında açılan kütüphanelerin, hem anavatanla bağların korunmasına hem de ev sahibi toplumla uyum süreçlerinin desteklenmesine hizmet ettiğini, bu yönüyle de kütüphane diplomasisinin, kimlik inşasında, toplumsal aidiyet duygusunun gelişmesinde ve kültürel sürekliliğin sağlanmasında son derece etkili olduğunu görüyoruz. Tabii günümüzde, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kütüphane alanındaki uluslararasılaşma çabaları ciddi bir ivme kazanmış durumda. Türkiye son dönemde bu tür çalışmalarda bulunuyor. Kütüphane yöneticilerimiz ve meslektaşlarımız uluslararası mesleki kuruluşlarda yeni görevler üstlenmeye, kütüphanelerimiz yenilikçi hizmetleriyle öne çıkmaya başladılar. Bu da bize, kütüphane diplomasisinin gelecekte daha da stratejik bir rol üstleneceğini gösteriyor. Artık kütüphaneler, dijital platformlar aracılığıyla küresel bilgi paylaşımının merkezine yerleşiyor. Bu gelişme, onları uluslararası işbirliği, dijital kültürel mirasın korunması ve çok kültürlü etkileşimlerin artırılması gibi alanlarda daha etkin aktörler haline getiriyor.
Bir diğer önemli boyut ise sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle ilişkili. Bilgiye adil erişim, eğitimde fırsat eşitliği ve kültürel çeşitliliğin korunması gibi konular, kütüphane diplomasisinin gelecekteki misyonunu belirlemede anahtar rol oynuyor. Bu süreçte kütüphaneler ve kütüphaneciler, sadece bilginin korunması ve paylaşılmasıyla sınırlı kalmıyor; barış, kalkınma ve demokrasi değerlerinin yaygınlaştırıldığı, kültürler arası iletişimin desteklendiği çok yönlü diplomatik aracılara dönüşüyor.
Ben bu konuyu odağıma alarak, bilgiye dayalı bir diplomasi anlayışıyla barışçıl ve kapsayıcı toplumların inşasına katkı sunan çok katmanlı bir yaklaşım olarak inceledim. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bilgi ve Belge Yönetimi Anabilim Dalı’nda, Prof. Dr. Hüseyin Odabaş hocamın danışmanlığında hazırladığım “Kültürel Diplomasi Bağlamında Kütüphane Diplomasisi ve Türkiye İçin Bir Rehber Önerisi” başlıklı doktora tezimde de bu konuya detaylı olarak yer verdim. Açıkça söyleyebilirim ki sistematikleştirilmiş kütüphane diplomasisi uygulamaları sadece meslek alanımızın kuramsal ve uygulamalı gelişimine değil, aynı zamanda ülkemizin kültürel diplomasi vizyonunun güçlendirilmesine yönelik stratejik bir potansiyel taşımakta. Bilindiği üzere kütüphaneler kültürler arası etkileşimi artıran, toplumsal bağları güçlendiren ve bilgiye adil erişimi destekleyen yapılarıyla çağdaş diplomasi araçları arasında dikkat çeken bir konumda yer alıyor. Bu nedenle ülkemizde ilk olma özelliği taşıyan doktora çalışmamda da özellikle altını çizdiğim gibi, kütüphane diplomasisi üzerine akademik ve mesleki düzeyde daha fazla çalışma yapılması, kavramsal çerçevenin derinleştirilmesi ve disiplinlerarası iş birliklerinin teşvik edilmesi büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak şunu net bir şekilde söylemek isterim: Kütüphane diplomasisi yaklaşımının, Türkiye’nin kültür politikalarında ve ulusal kütüphane vizyonu ile eylem planlarında sistematik biçimde yer alması gerektiğine inanıyorum. Ülkemiz kütüphanelerinin ve kütüphanecilerinin uluslararası alanda daha görünür ve etkili aktörler olarak konumlanmalarını sağlayacak bu vizyonun, hem Türkiye’nin hem de mesleğimizin yumuşak güç kapasitesine de anlamlı bir katkı sunacağına yürekten inanıyorum.



