top of page

LAB DEMEDEN FABLAB'İ ANLAMAK


Melih Yaylı                                      Sabancı Üniversitesi
Melih Yaylı Sabancı Üniversitesi

Bilgi Merkezi içinde bir alan düşünün, mevcut kültürün “Tüket! Tüket! Tüket!” söylemine, “Üret! Üret! Üret!” düsturu ile karşı çıkıyor. Gün içinde giydiğimiz, kuşandığımız veya kullandığımız hangi şeyi kendimiz yapıyoruz ki artık? Oysa yüzbinlerce yıldır yapageldiğimiz, ihtiyacın olanı kendin yap pratiğini, 150-200 yıl gibi çok kısa bir sürede terk ettik.


Bizler üreten, yaratan - ve haliyle özgün - varlıklarız. Bu bizi tanımlayan bir özellik olduğu gibi, bizi tamamlayan da bir özellik. Şimdi ise milyonlarımız, başkalarının hayal ettiği, tasarladığı ürünleri tüketiyor, markalardan orijinallik satın aldığımıza kendimizi inandırıyoruz.







Bu çağın bize elbette bir maliyeti oldu. Hayatta kalma becerilerimizi kaybederken, eskisi gibi kendi üretmenin verdiği manevi huzur, yerini yüreğimizde manevi bir boşluğa bıraktı.


Eski becerilerimizi modern çağlarda sürdüremesek de Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi, öğrenciler için günümüze hatta yarınlara uygun yetkinlikler edinebilecekleri bir fablab alanı sunuyor, Collaboration Space.


Bir yetkinlik bir özgürlük


Collaboration Space’te VR’dan dronlara, film ekipmanlarından tersine mühendislik için 3 boyutlu tarayıcılara, lazer kesimden devre kartı üretimine, 3 boyutlu yazıcılardan dikiş makinelerine, robotik kollardan yapay zeka bilgisayarları ve birçok farklı teknolojiye erişim sağlanıyor. Kullanıcılar sadece yeni teknolojilerle tanışmakla kalmıyor, bunları nasıl kullanacaklarını, nasıl geliştirme yapabileceklerini de öğrendikleri atölyelere katılabiliyorlar.


3 boyutlu yazıcıların çalışma prensibi ve kullanımı yanı sıra, öğrencilere 3 boyutlu ürün tasarımı öğretiliyor. Bunun ötesinde, bozulan 3 boyutlu yazıcıların mekanik ve elektronik tamirine dair uygulamalı bilgiler aktarılıyor. 3 boyutlu yazıcı ile üretimin her aşamasına hakim oluyorlar.


Lehim atölyesinde öğrencilere, normalde serviste tamiri binlerce lira tutacak bir devre elemanının nasıl tespit edilip değiştireleceği öğretiliyor. Öğrenci, kendisine kalacak bu paralarla, istediği bir ülkeye ya da çok almak istediği başka bir şeye bu sayede daha kolay sahip olabiliyor, daha özgür hareket edebiliyor.


“Fakat” diye ekliyor, “Tüm bu ileri teknolojilerin arasında, en temel hayatta kalma becerisi için alanımızda bir mutfağımız olsun isterdim. Ne şekilde hazırlandığını bilmediğimiz yemekler kapılarımıza kadar getiriliyor.”

Bu cümle, aslında üretmenin sadece makinelerle değil, yaşamın kendisiyle ilgili olduğunu da hatırlatıyor.


Herkese açık bir alan


Kapılarını açtığı günden itibaren, her fakülteden öğrenciye açık olan Collaboration Space, Takım Lideri Melih Yaylı’nın yönetiminde, kadın öğrencilerin katılımını artırmaya da önem verdi. Ekip ve kısmi zamanlı öğrencilere kadınların da dahil edilmesinden sonra, kadın kullanıcı sayılarında belirgin bir artış gözlemlendi.


Kültürel dönüşüm dinamosu


Collaboration Space sadece bugünün teknolojilerine erişim sunmuyor; geleceğin üretim kültürünü inşa ediyor. Burada üretilen her fikir, yazılan her kod, kesilen her parça birer özgüven pratiği. Öğrenciler, sadece bir proje değil, kendi geleceklerini de inşa ediyor.


Bu alan, sadece bireyleri değil, kültürü de dönüştürüyor. Collaboration Space’te öğrenilen her beceri, topluma yayılan bir üretkenlik dalgasına dönüşüyor.


Çünkü bir öğrenci lehim yapmayı öğrenirse, bir diğeri kendi cihazını onarabilir; bir grup, kendi çözümünü geliştirebilir. Ve işte o zaman “üreten toplum” hayali gerçeğe dönüşür.


Collaboration Space, bir laboratuvardan çok daha fazlası — bir fikir atölyesi, bir özgürlük alanı, bir topluluk. Burada herkes bir şey öğreniyor, paylaşıyor, üretiyor. Bugün lehim tutan el, yarın bir robot kolu programlıyor; bugün 3 boyutlu yazıcıyı tamir eden öğrenci, yarın kendi startup’ını kuruyor.


Ve belki de en önemlisi, her biri yeniden hatırlıyor: üretmek, insanın en doğal hali.



bottom of page