KURUMSAL İLETİŞİMDE TASARIMIN GÜCÜ: GÖRSEL DİLİN ROLÜ
- TKD Istanbul Subesi
- 3 gün önce
- 4 dakikada okunur

Dijitalleşen dünyada kurumların kendilerini ifade biçimleri hızla değişiyor. Yazılı açıklamalar, uzun raporlar veya duyurular artık yeterli değil; bilginin görünürlüğü, erişilebilirliği ve anlaşılır hâle gelmesi için güçlü bir görsel dilin olması gerekiyor. Bilgi profesyonelleri olarak bizler de bu dönüşümün tam merkezindeyiz. Kütüphanelerin tanıtımından kurumsal iletişime, sosyal medya yönetiminden dijital içerik üretimine kadar uzanan geniş bir yelpazede tasarım becerileri, mesleki yetkinliğimizin bir parçası haline gelmiştir. Bilgi merkezi olan kütüphanelerin etkili bir görsel dil geliştirmesi:
• Kurum kimliğini güçlendirir,
• Topluma güven verir,
• Sunulan hizmetlerin daha anlaşılır olmasını sağlar,
• Hedef kitleye ulaşmayı kolaylaştırır,
• Kütüphaneyi dinamik, aktif ve güncel bir kurum olarak gösterir. Tam da bu noktada kütüphanecilerin temel tasarım bilgisine ve görsel algı farkındalığına sahip olması hem içerik üretim süreçlerini hem de kütüphanenin dijital imajını doğrudan etkiliyor.
Tasarım ile Tanışma Hikâyem
Tasarım dünyasına olan ilgim üniversite yıllarında Prof. Dr. Umut AL Hocamızdan seçmeli olarak aldığım “Bilginin Görselleştirilmesi” dersiyle başladı. Bilginin grafikler, şekiller, renkler ve tipografi aracılığıyla bir anlatıma dönüşmesi beni çok etkilemişti. Bir ödev için tasarım platformlarını kullanmak zorunda kalmıştım ama bu zorunluluk zamanla keyfe ve meraka dönüştü. Verilerin görselleştirilmesinin ne kadar güçlü bir iletişim yöntemi olduğunu o zaman fark ettim. Bu süreç ve sonrası beni sokak fotoğrafçılığına, grafik tasarım kurslarına ve farklı online eğitimlere yönlendirdi. Böylece yalnızca bir tasarımı “beğenip beğenmemeyi” değil, tasarımı okumayı, bir görselin neden etkili olduğunu çözmeyi ve kurumsal iletişimin görsel boyutunu analiz etme bakış açısını kazandım diyebilirim (Bu süreç halen devam ediyor :) Zamanla Photoshop, Illustrator, InDesign ve Canva gibi programları öğrenerek bu becerileri daha profesyonel şekilde kullanmaya başladım. Canva programını oldukça pratik bulsam da özgünlük konusunda beni sınırladığı için özellikle kurumsal işlerimde daha çok Adobe programlarını tercih ediyorum.
Halk kütüphanesinde başladığım görevimde, tasarımın sahadaki etkisini doğrudan gözlemleme fırsatım oldu. Etkinlik afişlerinin hazırlanması, sosyal medya gönderilerinin oluşturulması, fotoğraf çekimleri, web sayfası yönetimi ve tanıtım materyallerinin tasarlanması… Tüm bu çalışmalar kullanıcılarla kurduğumuz bağı güçlendirdi. Çünkü doğru görsel dil, sadece bir etkinliği duyurmakla kalmıyor; kütüphanenin kimliğini, enerjisini ve hizmet anlayışını da aktarıyordu.
İl Müdürlüğündeki görevimde ise tasarımın kurumsal ölçekte nasıl bir güç olduğunu daha kapsamlı gördüm. Ankara’nın kültürel etkinlikleri, fuarlar, projeler, tanıtım kampanyaları, web sayfası güncellemeleri ve basılı materyallerin hazırlanması sırasında kurumsal kimliğin tutarlılığını sağlamak çok daha kritik bir hâle geldi. Bir şehrin tanıtımında kullanılan renkler, tipografi tercihleri, görsel tarz ve içerik dili; kurumun profesyonelliğini ve vizyonunu doğrudan yansıtıyor. Bu süreçlerde tasarımın ne kadar stratejik bir araç olduğu her adımda kendini hissettiriyor. Burada özellikle son zamanlarda broşür tasarımları ve kitap basım süreçlerinde aktif görev aldığım için InDesign programını daha yoğun kullanır hâle geldim. Farklı içerik türleri üzerinde çalışırken her seferinde yeni bir özellik öğrenmek, tasarımda hem teknik hem yaratıcı anlamda gelişmeme katkı sağladı ve bu öğrenme süreci beni gerçekten mutlu eden bir süreç oldu.
Kurumsal iletişimde tasarım sürecinde hem halk kütüphanesinde hem de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde edindiğim deneyimler, görsel üretim süreçlerinde dikkat edilmesi gereken bazı temel ilkeleri benimsememi sağladı.
• Öncelikle tasarımda hiyerarşi büyük önem taşıyor; başlık, alt başlık ve içerik bölümlerinin düzeni, kullanıcının mesajı doğru okumasını kolaylaştırıyor.
• Tasarımda kullanılacak fotoğraf veya videoların çözünürlüğü yüksek olmalı; bulanık, karanlık ya da profesyonellikten uzak görseller kurumsal algıyı olumsuz etkileyebilir.
• Hazırlanan her tasarımda kurumun logosuna, iletişim bilgilerine ve gerekiyorsa kullanım kılavuzunda belirlenen kurumsal kimlik unsurlarına yer vermek, görsel bütünlüğü güçlendirir. • Doğru tipografi seçimi, kurumun ciddiyetini ve kimliğini yansıtırken; kullanılacak renklerin kurumsal renklere uyum sağlaması ya da bu renklerden oluşturulmuş bir palete dayanması görsel dili daha profesyonel kılar.
• Tasarım programlarını bilinçli seçmek de sürecin önemli bir parçasıdır: Fotoğraf düzenleme için Photoshop, pratik içerikler için Canva, kurumsal kimlik çalışmaları (logo, kartvizit, afiş, broşür, vs.) ve vektörel tasarımlar için Illustrator, çok sayfalı (dergi, katalog, kitap, vs.) materyallerde InDesign, video kurgu ve animasyonlar için Premiere, After Effects gibi araçların işlevlerini bilmek tasarım kalitesini belirleyen unsurlardır.
• Ayrıca dijital platformlarda paylaşılacak içeriklerin boyutlarının mecraya uygun hazırlanması ve kurumsal hesaplarda kullanılan bilgilerinin doğruluğunun mutlaka teyit edilmesi, güvenilir bir iletişim için vazgeçilmezdir. Maddeler halinde belirttiğim bu genel ilkeler hem sahadaki uygulamalarım hem de aldığım eğitimler sonucunda kurumsal iletişim alanında tasarım yaparken benimsediğim temel ilkeler hâline gelmiştir.
Yapay zekânın da tasarım araçlarına entegre edildiği bu dönemde, bilgi profesyonelleri olarak bizlerin hem teknolojiyi kullanabilmesi hem de tasarımın temel ilkelerini bilmesi, kurumsal iletişimde önemli bir avantaj yaratıyor. Yapay zekâ hızlı üretim sağlayabilir; ancak tasarımı yapan kişinin estetik bakış açısı, hedef kitleyi tanıması, kurum kültürünü görsele doğru şekilde yansıtması hâlâ en değerli unsur olarak öne çıkıyor.
Bilgi çağında bilgi profesyonelleri olarak sahip olmamız gereken yetkinlikler her geçen gün çeşitleniyor. Artık yalnızca bilginin düzenlenmesi, erişimi ve yönetimi değil; bilginin doğru, güvenilir ve etkili bir şekilde sunulması da mesleki sorumluluklarımız arasında yer alıyor. Bu nedenle bilgi okuryazarlığı çatısı altında;
• Haber okuryazarlığı,
• Finansal okuryazarlık
• Dijital okuryazarlık,
• Kültür okuryazarlığı,
• Sanat okuryazarlığı,
• Görsel okuryazarlık gibi çok boyutlu becerilere sahip olmak artık bir tercihten öte, mesleğin doğal gerekliliği hâline gelmiştir. Bu beceriler içinde özellikle görsel okuryazarlık, günümüz iletişim ortamında kritik bir konuma sahiptir. Görsel okuryazarlık; bir görseli doğru anlamayı, yorumlamayı, eleştirel bir gözle değerlendirmeyi ve gerektiğinde etkili görsel iletişim uygulamaları oluşturabilmeyi kapsar. Kurumsal iletişimde görev alan bir bilgi profesyoneli için bu, yalnızca estetik tercihleri değil; mesajın gücünü, kurumun kimliğini ve kullanıcıya ulaşma biçimini doğrudan etkileyen stratejik bir yetkinliktir.
Bizler bilgiyi talep edenle bilgi kaynakları arasında köprü görevi gören kişiler olarak, bilginin görünür, anlaşılır ve etkili hâle gelmesini sağlamakla yükümlüyüz. Tasarım ise bu süreçte çoğu zaman “sessiz” ama etkisi son derece güçlü bir ortağımızdır. Doğru hiyerarşi, nitelikli görsel seçimi, tutarlı tipografi, kurumsal dile uygun metin tasarımı ve dijital platformların gerektirdiği teknik ölçüler; kaliteli bir kurumsal iletişimin temel yapı taşlarını oluşturur.
Kısacası, bu sessiz ortağın yani tasarımın güçlenmesi hem kurumların hem de bilgi profesyonellerinin elindedir. Kurumsal iletişimde aktif rol alan meslektaşlarıma önerim; tasarımı yalnızca estetik bir süreç olarak değil, kurumun kimliğini pekiştiren, bilginin değerini artıran ve kullanıcıya ulaşmayı kolaylaştıran stratejik bir araç olarak görmeleridir. Sürekli öğrenme, kendini geliştirme ve dijital dünyanın gerektirdiği yeni becerilere açık olma hem mesleğimizin niteliğini yükseltecek hem de kurumlarımızın görünürlüğüne değer katacaktır.










